31 Temmuz 2010 Cumartesi

bahçemizden sebzeler

tazecik mor patlıcanlarımız.
bahçemdeki sebzelere sadece hayvan gübresi verdim ve belli gelişimler elde ettim.hele hele tavuk gübresi müthiş etkili.


internette patates fazla sulanmaz bilgisini okumuştum ve ben de fazla sulamadım.fazla büyümediler.yanlışlıkla fazla su alanlar irileşmişti.sadece internetten öğrenilen bilgilerle arıcılık da yapılamaz.ehil bir ustayla beraber arıcılığı geliştirmekte fayda var.

daha yakın bir zamana kadar karpuzun çekirdeklerini alırdık saklardık ve ertesi sene atardık toprağa. yeni ürünlerimizi alırdık.





gazete kağıtlarına sarılı domates, biber, salatalık tohumları raflarda durardı.bu tohum biriktirme işine yeniden başlamalı.çevremizde bulabildiğimiz kısır olmayan tohumları biriktirmeliyiz.tohum tekeli oluşturuluyor.yakın zamanda böyle giderse yetişebilen kayısı çekirdeği bile bulamayabiliriz.
tarım bakanlığı tohum bankası oluşturuyormuş.inşallah faydalı olur.
elle bölünen kırağılı mor domatesler tadından yenmezdi. duyduğumuz kadarıyla domateslere hamamböceği geni enjekte ediliyormuş.gerçekten çok sağlam oluyor.ancak lastik top gibi olan domatesler bazen bıçakla zor kesiliyor.


çok sağlam ürettiğimiz bu domatesler nedense bu sene kelebeklere yenildi.evet seralara giren kelebekleri ilaçlarla öldüremiyorlar.kanser çok arttı lafını hep duyarız.yediklerimize dikkat etmeliyiz.
velhasıl şehirleşme,tarım politikaları, besin kontrolleri... üzerinde durmamız gereken konular.
herkese sağlıklı, dolu dolu bir hayat dilekleriyle...





14 Temmuz 2010 Çarşamba

"değmesin yağlı boya"

kovanlarım boyasız.aslında su bazlı boyayla boyanabilir.ancak sedir ve ardıç boyasız da güneşe yağmura dayanabilecek ağaç cinsleri.
siz siz olun kovanınızı yağlı boyayla boyamayın.nemle uğraşırsınız ve kışın arı sönmesi ve arı hastalıkları yakanızı bırakmaz.ahşabı vernikle veya yağlı boyayla boyamak elinizi naylonla sarmak gibidir.ahşap nefes alan bir izalasyon maddesi.su bazlı boya ağaçtaki nefes alma gözeneklerini kapatmıyor.

bizim fethiyede pek katlı çalışılmıyor.arıcılar bana da katlıyla uğraşma diyorlar.arılarım yaylada anasondalar.sezon yağmurdan dolayı şimdiye kadar rolentadaydı.yeni yeni kıpırdanmalar var.

tüm arıcılara iyi sezonlar.

8 Temmuz 2010 Perşembe

ahşap ev imalatı(Antalya Lara Beach Çocuk Oyun Evi)

cemil usta teraziyle işe başlıyor.
kalasta geçmeler yapılıyor.


işte anında görüntü.

atölyede daha önce kurulmuş parçalar sökülüp burda tekrar bir araya getiriliyor.




elemanlar karınca gibi çalışıyor. arı gibi desek daha iyi olacak.




koskoca cemil ustayı bile çalıştırıyorlar.





ikindiye içeri girin.bu gece kondu değil, gündüz kondu.







ertesi gün camlar takılırken.şipşak işler tamam.istediğiniz zaman başka yere taşınabilir.taşınabilir ev...





7 Temmuz 2010 Çarşamba

iskender palanın hikayesi




İskender Pala'nın çok anlattığı bir hikaye vardır:
Bahçıvan bahçedeki güllerden birisini her gün sever, okşar, onunla hep güzel sözlerle konuşur.Bir süre sonra gül bahçıvanın girdiği kapıya doğru başını eğer.Edebiyatın sıradan bir hikayesi gibi görünen bu olayla ilgili aşağıdaki bilimin bulgularını okumamızda fayda var.
Japon elektronik mühendisive sibernetikçi Dr.Ken Hashimito, bitkilerden yayılan dalgalardan modile edilmiş sesler elde etmeye çalışmıştı.Bitkileri çok seven eşi ile birlikte yaptıkları çalışmalar sonunda, kaktüsten gelen sinyalleri belirleyerek,sese karşılık vermeyibaşarmışlardı.Hashimitolar,kaktüse yirmiye kadar toplama yapmasını da öğretmişlerdi.İki tane ikinin kaç ettiği sorulunca ,gelen cevap grafiğe dönüştürüldüğünde , belirgin ve bir birine bağlı dört tepe oluşturanseslerle karşılık veriyordu bitki….
Bir Biyoloji bilgini olan Lyall Watson da bitkilerin yaydıkları dalgalarısibernetik yönden incelemeye çalışnmış ve bitkilerin gönderdikleri sembolleri bir amplifikatörden yükselterek, elektronik makineye iletmeyi başarabilmişti.Bitkiler;kendilerine zarar veren,dalını koparan,çiçeğini ezen kişiyi tanıyor ve o kişi yanlarına yaklaşınca, ilattikleri dalgalarelektronik makinede kolayca anlaşılıyordu.
Lyall Watson bu durumu anlayınca, kendi deyimi ile bitkilerle “Katil Kim?”oyunu oynamaya başlamıştı.Çeşitli yerlerde va labaratıvarlarda bu oyunu oynuyor ve çiçeğe zarar veren kişileri çiçeğe yaklaştıkları anda,makinede beliren sembollerden kolayca buluyordu.
Ancak birgün çok ilginç bir durumlşa karşılaşmıştı.Florida’da iki sklamen çiçeği deney yapmak için altı kişi çağırmıştı.Bu sklamenlerden biri bilgisayara bağlı idi.Altı kişinin belirli aralıklarla çiçeklerin bulunduğu odaya girmelerini , içerden birinin makineye bağlı olmayan sklamene zarare vermesini, dalını koparmasını istemiş ve kendisinin bunu kimin yaptığını bulacağını söylemişti.

Bu altı kişi istenileni yapmışlardı.İçlerinden biri de makineye bağlı olmayan çiçeğe zarar vermişti.Watson,o çiçeğin yanında bulunan vemakineye bağlı olan çiçekten gelen bilgilerle, kimin çiçeğe zarar verdiğini bulmaya çalıştı.
Altı kişi sıra ile çiçeğin yanına yaklaşmaya başlamışlarddı.Makineye bağlı olan çiçekten ,iki kişi için makineden acı sinyaller alınmıştı.Watson bu kişilere ikisininde hasar yaptığını söyleyince , o kişilerden biri hasarı yapmış olduğunu kabul etmiş, ancak diğeri çiçeğe hiçbir şey yapmadığını ileri sürmüştü.Oysa makine, o kişi çiçeğe yaklaştığındaacı acı sinyaller gönderiyordu.
Watson bu durum karşısında kim olduğunu ve nereden geldiğini sormuştu. O kişi de gayet sakin bir biçimde “Ben bahçıvanım, şimdi çim biçmekten geldim” karşılığını vermişti.Makineye bağlı olan çiçek sanki “Bu adam profosyonel katildir.Sülalelemizi kesti!”dercesine sinyal göndermişti.

Kaynak: Çevre El Kitabı 108- 109
Çevre ve Orman Bakanlığı Yayını2008